21/01/2007

Hrant Dink'in Anısına...




İki gündür Türkiye'de Türkiye Ermenileri'nin sesi olarak bilinen, Agos gazetesinin genel yayın yönetmeni, Hrant Dink'in öldürülmesinin şoku yaşanıyor. Gazetelerde o bildik klişeler, hükümet adamları hep aynı mavalı okumakta: Kanı yerde kalmayacak! Nitekim, katili de yakaladılar: 17 yaşında Trabzonlu bir çocuk! Birkaç ay önce aynı Trabzon'da Rahip Santaro da 16 yaşında bir sabi tarafından öldürülmüştü, şu tesadüfe bakın! Bu şuursuz çocuğu da alıp alıp hapse tıkacaklar öteki gibi ; zaten mevcut yasaya göre yaşının küçük olması, iyi hal indirimi bilmem ne derken en fazla on yıl yatacakmış. Belli ki bunun da üstü örtülecek diğerleri gibi; gerçek katiller bile bile ortaya çıkartılmayacak yine; yıllardır bütün suikastlerde, cinayetlerde yapıldığı gibi. Ve milyon tane komplo teorisi yazılıp çizilecek: "ABD yapmıştır! AB'nin işidir! Yok, derin devletin parmağı var! Ermeni diasporası öldürtmüştür!" gibisinden..

Ben bunları söylemek, duymak, dinlemek istemiyorum. Yüreğimden taşan ağıtı dinlemek istiyorum yalnız. İçimde kırılan şeyin acısını duymak istiyorum sadece; çünkü acımı hafifletmiyor söylenen hiçbir söz. Boğazımdaki düğümü çözmüyor gazete haberleri ve hiçbir sözcük anlatmıyor içimdeki çaresizliği; kelimeler kifayetsiz kalıyor. Alnımdaki katmerlenmiş utancı silmiyor milletçe akıttığımız timsah gözyaşları... Sessizce yutkunuyorum sözcükleri, yıllanmış bir acıyı içime atarcasına. "Akrebin gözleri"ni "güvercinin ensesi"nde hissediyorum. Çaresiz, şiire sığınmak lazım:

"Akrep gibisin kardeşim,
korkak bir karanlık içindesin akrep gibi.
Serçe gibisin kardeşim,
serçenin telaşı içindesin.
Midye gibisin kardeşim,
midye gibi kapalı, rahat.
Ve sönmüş bir yanardağ ağzı gibi korkunçsun kardeşim.
Bir değil,
beş değil,
yüz milyonlarsın maalesef.
Koyun gibisin kardeşim,
gocuklu celep kaldırınca sopasını,
sürüye katılıverirsin hemen
ve âdeta mağrur, koşarsın salhaneye.
Dünyanın en tuhaf mahlukusun yani,
hani şu derya içre olup,
deryayı bilmeyen balıktan da tuhaf.
Ve bu dünyada, bu zulüm,
senin sayende.
Ve açsak, yorgunsak, alkan içindeysek eğer
ve hâlâ şarabımızı vermek için üzüm gibi eziliyorsak,
kabahat senin,
-demeğe de dilim varmıyor ama-
kabahatın çoğu senin, canım kardeşim!"
Nazım Hikmet

4 comments:

gaykedi said...

"Gözlerin rengi, biçimi ne kadar farklı olursa olsun gözyaşlarının rengi aynıdır"....Afrika Atasözü

"Genetik bağlamında bilimsel olarak kanıtlanmış herhangi bir insan ırkı yoktur ama ırkçılık ve ırkçılar vardır. Saf bir Fransız, İngiliz, İtalyan, Alman, İspanyol, Bulgar, Rus, Yahudi ırkı olmadığı gibi 24 ayar bir Türk ırkı da yoktur. Ama bunların ırkçıları vardır!"...Özdemir İnce

Ermeni de olsak Türk' te, Yunan' da, zenci de, beyaz da "Gözyaşlarımız Aynı Renk".... insanlık olarak insan yiyen ırkçı yamyamlara bir kurban daha verdik...ne kadar üzüldügümü anlatmam zor..dün gozyaslarimi tutamadim ve bir Türk olarak ülkemin ırkçılarından bir kez daha utandim....Nur içinde yat sevgili Hrant....

putrel said...

Bu sözler de gerçekten hislerimize çok güzel tercüman oluyor sevgili gaykedi. Ama ne okursam okuyayım benim boğazımdaki düğüm 3 gündür geçmiyor bir türlü. Adam gibi ağlayamadım şöyle katıla katıla. İnsan böyle durumlarda daha ziyade için için ağlıyor. Ondan herhalde...Öğlen Almanca kursuna gideceğim ama ayaklarım geri geri gidiyor bugün. Orhan Pamuk Nobel'i aldığında Alman hoca tebrik etmişti ve Orhan Pamuk hakkında konuşmuştuk derste uzunca süre. Sınıftaki 72 milletten insanın önünde nasıl da gururlanmıştım. Bugünse "Türkiye'de Ermeni gazeteciyi öldürmüşler." diyecek diye ödüm kopuyor. Utanıyorum...Çok utanıyorum...

ersc@n said...

yazık...
katil yakalandı ama olaydaki fail(etken) durumu henüz belli değil!!...hatta daha çok edilgen bir durumu var diyebiliriz...
Sonuç: 1998'deki A.Taner Kışlalı cinayetinden beri suskun olan, kaleme karşı silah ile cevap vermeyi normal sayan namert bir saldırı ve Ermeni asıllı bir Türk vatandaşının ölümü.
yazık...

putrel said...

Ersoycum, fotoğraf için eline sağlık kardeşim. Bu kahreden olaya halkımız öyle güzel tepki gösterdi katledilen evladını öyle yüreği yanarak bağrına bastı ki, memlekette hâlâ en az öldürülen kadar güzel pek çok insan olduğunu gördük, umutlandık. Bu çaresizce üzüntünün tek tesellisi o fotoğraftaki binlerce insanı görmek ve yalnız olmadığımızı bilmek. Ellerine sağlık :)